Gençliğin Portresi: The Virgin Suicides
Bu yazıya başlamadan önce çok düşündüm. Çünkü bu film herkese hitap edebilecek bir film değil. Özelikle intihara meyilli olan kişilere. Ama yine de bu yazıyı yazmaya karar verdim çünkü bence hala dünyanın bir yerinde bu filimi izlememiş olup, çok şey kaçıran insanlar var. dilerseniz filme geçelim.
Sofia Coppola'nın yönetmenliğini yaptığı ama aslında Jeffrey Eugenides'in romanından uyarlanan bu filmde 5 kız kardeşin baskıcı ve dindar olan ebeveynleriyle yaşantıların görüyoruz.
Biz hikayeyi komşu oğlanların anlatımıyla dinlemeye başlıyoruz. Cecilia en küçükleri, ardından Lux, Bonnie, Mary ve Therese geliyor. Birbirlerine çok yakın olmalarına rağmen hepsinin çok farklı kişilikleri var. Mesela Cecilia tam bir hayalperest, hatta intiharından sonra oğlanlardan birisi bir kere onun için şöyle diyor: ''Atladığında muhtemelen uçabileceğini düşünmüştü''. Lux ise cilveli, Bonnie dindar, Mary düzenli ve Therese de inek.
Film en küçük kardeşin intihar girişimi ile başlar. Ama başarılı olamaz ve hastaneye kaldırılır. Psikologlar Cecilia ve kız kardeşlerinin biraz da olsa baskıcı hayatlarından kurtulmaları gerektiğini söyledikten sonra Lisbon kardeşlerinin ebeveynleri evlerinde küçük bir parti düzenlerler. Kızlara takıntılı olan komşu oğlanlarında katıldığı bu partide Cecilia bir nevi kendisi için hazırlanan partiden ayrılıp evin üst katına çıkmak ister. Bir kaç dakika sonra bir ses duyulur ve işte Lisbon'lar için bu sonun başlangıcıdır. Cecilia bu sefer kendini camdan aşağı atmış ve bahçe demirlerine saplanmıştır.
Bu olay kız kardeşleri çok etkiler ve birbirlerine daha da yakınlaşmalarına sebep olur. Okulda dahi sadece birbirleriyle takılan kardeşler gittikçe eski arkadaşlarından koparlar. Sonra bir gün, bir çocuk Lux'a aşık olur. Trip Fontaine okulun popüler çocuklarından biridir ama o bile Lux'a karşı koyamaz. Lux ile vakit geçirmeye çalışan Trip bir şekilde Lisbon'ların evine davet edilir. O günden sonra Lux ve Trip yakınlaşırlar ve Trip Lisbon'lardan kızlarını baloya götürmek için izin ister. Diğer kızlara da kavalye bulan Trip kızları baloya götürür. Balo kızlar için yaşadıkları "Hristiyan" hayattan bir kaçış sağlar. Baloda Lux ve Trip sarhoş olur ve futbol sahasında birlikte olurlar. Lux uyandığında koskoca sahada tektir, bir taksi tutar ve eve gider. Ailesinin koyduğu kuralı yıkmış ve eve olması gerektiğinden baya geç dönen Lux azar işitir ve kızların cehennemi başlar.
Lisbon ebeveynleri kızların dışarı çıkmasını yasaklar ve onları okuldan alır. Artık kızların tek dışarı çıktıkları zaman pazar günleri kilise veya kapı önündeki postaları almak içindir. Diğer kızlar ailelerinin kurallarına karşı koyamasalar da Lux, gizemli bir şekilde, şehrin her yerinden, geceleri eve gelen ve onunla çatıya gizlice giren rastgele erkek ve erkeklerle birliktelik yaşar.
Bunlar olurken onlara takıntılı olan komşu çocukları kızlarla iletişime geçmeye başlamışlardır. Gizlice onları arıyor ve cevap bekliyorlardır. Kızlar da ışıklarla, müziklerle onlarla iletişim kurmaya başlamışlardır. Bir gün ise kızlar çocuklara bir haber bırakıyorlar. Kaçmak istediklerini söylüyorlar. Gece evin arka bahçesine gelmelerini istiyorlar.
Kapıyı Lux açıyor, kızların aşağıda bavul hazırladıklarını söylüyor. Onları garajda bekleyeceğini söyleyip oradan gidiyor. Çocuklar aşağı indiklerinde bodrumu, partiye gittikleri ve Cecilia'nın intihar ettiği son seferki gibi buluyorlar. Hiçbir şey temizlenmemiş ve bodrum tamamen sular altında kalmış. Bir çocuk suda dans etmeye başlıyor, ancak çocukların geri kalanı aniden Bonnie'nin tavandan sarktığını görüyor. Mary'nin kafasını gazlı fırına soktuğu, Therese'nin uyku hapları ve cinle kendini zehirlediği ve Lux'ın garajda karbon monoksit zehirlenmesinden öldüğü ortaya çıkıyor.
Bütün bu olaylardan sonra Lisbon çifti evi satıyorlar ve bir daha asla geri dönmüyorlar. Çocuklar ise bundan 20 yıl sonra bile ne kadar düşünürlerse düşünsünler Lisbon kızlarına ne olduğunu asla anlayamayacaklarını anlıyorlar.Kitabın sonu ve filmin sonu biraz farklı filmde her ne kadar anlattığım gibi olsa da kitapta Mary kurtuluyor. Başarısız intihar girişiminden sonra Mary, günde 8 kere duş almaya ve aşırı bir şekilde uymaya başlıyor. 1 ay sonra ise yine uyku hapları alarak yüzünde güzel bir makyaj ve üzerinde siyah bir elbiseyle intihar ediyor.
Benim Düşüncelerim:
Hem kitabı okumuş hem de filmi izlemiş biri olarak bu hikaye beni her zaman çok etkiliyor. Film aynı zamanda Fransız bir yönetmenin Türkiye'de çektiği Mustang filmine de ilham olmuş bir film. Ne zaman izlesem kendimi onlardan biri gibi hissediyorum. Özellikle Lux'ı çok seviyorum bence kendisi en cesur karakterlerden bir tanesi. Herkesin hayatında bir defa izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Benim için asla eskimeyecek ve etkisini kaybetmeyecek bir film.




Yorumlar
Yorum Gönder